15 Temmuz 2016 gecesi, Türkiye tarihine kara bir gün olarak geçti. FETÖ mensuplarının gerçekleştirdiği hain darbe girişimi, vatansever vatandaşların dirençleri sayesinde boşa çıkarıldı. Ancak bu mücadele sırasında birçok insan, bedel ödemek zorunda kaldı. Bu yazıda, o gece yaralandıktan sonra hayatları değişen bireylerin hikayelerine ve yaşadıkları acı süreçlere odaklanacağız. Kurşunlarla dolu bir gecenin ardından, geçmişle yüzleşmek ve yaşamak zorunda kalan insanlarla tanışacağız.
15 Temmuz gecesi yaralananlardan biri olan Ahmet, o zaman sadece 20 yaşındaydı. O gün, arkadaşlarıyla birlikte İstanbul'un önemli noktalarından birinde demokrasi nöbeti tutuyordu. Bir anda ortalığı saran mermiler, genç Ahmet'in hayatını sonsuza dek değiştirdi. Yaşadığı fiziksel yaraların yanı sıra psikolojik travmalarla da başa çıkmak zorunda kaldı. “O geceyi asla unutamıyorum. Hala o patlayan sesler kulaklarımda çınlıyor” diyen Ahmet, o günden bu yana yaşadığı kabuslar ve kaygılarla nasıl başa çıktığını anlatıyor.
Yaralanma süreci Ahmet’in sadece fiziksel durumu değil, aynı zamanda ailesini de derinden etkiledi. Ailesi, oğullarının yaşadığı travmayı en içten şekilde hissetti ve her gün onun iyileşmesi için dua etti. Ahmet’in annesi, o günden beri sürekli bir kaygı içinde yaşadıklarını belirtiyor. “Artık basit şeylerden korkar hale geldik. Onun başına bir şey gelmesinden korkuyoruz” ifadeleriyle yaşadığı kaygıyı aktarıyor. Ahmet'in durumunun, ailesi üzerinde yarattığı derin izler, bu tür travmaların toplum üzerindeki etkisini gözler önüne seriyor.
15 Temmuz gecesi, yalnızca bireylerin değil, toplumun da yaralandığı bir dönemdi. Farklı şehirlerde benzer olaylar yaşandı, birçok vatandaş hayatını kaybetti veya yaralandı. Bu acı olaylar, toplumda derin bir yaraya sebep olurken, aynı zamanda dayanışmanın önemini de gözler önüne serdi. Birçok yaralı, hastanede tedavi olduktan sonra bile hayatlarına bir türlü devam edemediklerini ifade ediyorlar. Bu süreçte yaşanan yalnızlık, depresyon ve sosyal hayattan kopma, bu bireyler için kalıcı izler bırakıyor.
Bir başka kurban olan Elif, 35 yaşında bir öğretmendir. O gün, çocuklarını koruma içgüdüsüyle hareket ederken bir kurşunun hedefi oldu. O andan sonra, hem fiziksel hem de zihinsel olarak ciddi yaralar aldı. “Sırtımdaki o yara sadece fiziksel değil, aynı zamanda zihinsel bir engel oldu. Eleştirilen ve unutulan biri gibi hissediyorum” ifadeleriyle içini döküyor. Elif’in yaşadığı travma, sadece onu değil, çocuklarını da etkiledi. Çocukları, annelerinin yaşadığı o korkunç gecenin izlerini hala unutamadı ve onun yarasıyla birlikte hayata yürümeye çalışıyorlar.
Bu olay, Türkiye'nin sosyo-kültürel yapısında da bir kırılma noktasını temsil etmektedir. Darbe girişiminin ardından kurulan dayanışma ağları, birçok yaralı için yeni umutların doğmasına olanak tanıdı. Ancak, bu yaraların tedavi edilmesi ve tedavi sürecinin sona ermesi, yalnızca tıbbi destekle değil, aynı zamanda toplumsal bir yaklaşım gerektiriyor. Yaralıların hikayeleri, halkın bilincinde bir değişiklik yaratmaya başlayabilirken, aynı zamanda yerel yönetimlerin ve STK'ların bu bireylerle dayanışma içine girmesi gerek.
Sonuç olarak, 15 Temmuz gecesi yaşananlar, birçok insanın hayatında derin izler bıraktı. Bu süreçte yaralanan bireylerin öyküleri, yalnızca kendileri için değil, tüm toplum için önemlidir. Gerek bireysel bazda yapılan çalışmalar, gerekse toplumsal dayanışmalar, bu yaraların zamanla sarılmasına olanak sağlayabilir. Ancak bu, yalnızca zamanla değil, aynı zamanda toplumun bu konuda bilinçlenmesiyle mümkün olacaktır. Unutulmamalıdır ki, her kurbanın hikayesi, bizlere güçlü bir demokrasi ve demokratik değerlerin koruması için ne denli önemli olduklarını hatırlatır.