Günümüzde çocukların suça sürüklenmesi, hem ailelerin hem de toplumun en büyük endişelerinden biri haline dönüşmüştür. Yakın zamanda yapılan araştırmalar, ülkemizde 612 bin 651 çocuğun çeşitli suçlarla ilişkilendirildiğini ortaya koyuyor. Bu durum, yalnızca bireysel bir sorun değil; aynı zamanda toplumun yapısını, aile içi ilişkileri ve eğitim sistemini de doğrudan etkilemektedir. Çocukların suça sürüklenmesine sebep olan etmenleri anlamak, onları bu yoldan alıkoymak için atılacak adımların belirlenmesinde büyük öneme sahiptir.
Söz konusu araştırma verilerine göre, suça sürüklenen çocukların yaş aralığı genellikle 12 ile 17 arasında yoğunlaşmaktadır. Bu yaştaki çocuklar, kimliklerini bulma, ait olma arzusu ve çevresel faktörlerin etkisiyle çeşitli suçlara başvurabilmektedir. Düşük sosyoekonomik düzeyde yaşayan çocuklar, aile içindeki problemler, eğitim yetersizlikleri ve kötü alışkanlıklar gibi etkenler, suça aday olmalarının başlıca sebeplerindendir. Ayrıca, teknoloji çağında büyüyen çocukların sosyal medya ve internet aracılığıyla maruz kaldıkları olumsuz etkiler de gözardı edilmemelidir.
Ailelerin, çocuklarının suçla olan ilişkisinin önlenmesindeki rolü son derece kritiktir. Güvenli bir ortam yaratmak, çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak ve onlara doğru yönlendirmeler yapmak, önemli noktalardır. Aileler, çocukların fiziksel ve psikolojik ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak onların gelişimlerine destek olmalıdır. Eğitimde eksikliklerin giderilmesi, çocuklara alternatif aktiviteler sunarak boş vakitlerinin değerlendirilmesi, suçla ilgili bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetleri gibi adımlar atılabilir. Ayrıca, çocukların doğru rol modellerle tanıştırılması, sosyal çevrelerinin olumlu yönde şekillenmesine yardımcı olacaktır.
Bu noktada, yalnızca aileler değil, öğretmenler ve toplum da sorumluluk üstlenmelidir. Eğitimciler, öğrencileri doğru bir şekilde yönlendirip, onların sosyal ve duygusal gelişimlerine katkı sunmalı; aynı zamanda toplumsal bilinç oluşturacak projeler geliştirilmelidir. Yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla, çocuklar için suça yönelmelerini engelleyecek sosyal projeler oluşturulabilir. Bu tür projeler, gençlere sanat, spor, bilim gibi alanlarda yeteneklerini geliştirmeleri konusunda destek olmalı; böylece kötü alışkanlıklara yönelmelerinin önüne geçilmelidir.
Sonuç olarak, 612 bin 651 çocuğun suça sürüklenmesi, sadece bir istatistikten ibaret değildir. Bu sayı, arkasında ailelerin, eğitimcilerin ve toplumun ortak sorumluluğunu taşıyan, çözülmesi gereken bir sorunu temsil etmektedir. Eğitim, güvenli bir aile yapısı ve toplumsal bilinçlenme ile bu durumun üstesinden gelebiliriz. Bunun için herkesin üzerine düşeni yapması ve çocukların geleceğini korumak adına adımlar atması elzemdir. Unutulmamalıdır ki, çocuklarımızın güvenli bir dünyada büyümesi, onların geleceği kadar hepimizin geleceği için de kritik öneme sahiptir.