Son günlerde yerel haber bültenlerinde yankılanan bir trajedi, toplumun zayıf halkalarının, kadına yönelik şiddetin ve aile içi sorunların somut bir örneği oldu. Genç bir kadın, eşi tarafından katledilmiş ve bu olayın ardından geride pek çok soru ve acı kalmıştı. Bu acı olay, toplumda kadına şiddetle ilgili tartışmaları yeniden alevlendirdi. Kendi hayatından ve yaşadığı zorbalıklardan ötürü başına kötü bir şey geleceğini düşündüğünü, "Sonum iyi olmayacak" diyerek arkadaşlarını uyarmıştı. Ancak ne yazık ki, tüm bu uyarıların ve yaşananların sonuçları büyük bir felaketle noktalandı.
Olayın meydana geldiği mahalle halkı, bu kadının yaşadığı olaydan sonra derin bir üzüntü içerisinde. Gözleri önünde gelişen şiddet, kadın ve çocukları üzerinde bıraktığı izler, toplumun sesini çıkarmamasıyla daha da derinleşiyor. Zamanla ailesinin gidişatında bir şeylerin yolunda gitmediğini fark eden kadın, yaşadığı psikolojik ve fiziksel şiddete karşı mücadele etmeye başlamıştı. Ancak ne yazık ki, mücadele sonunda yaşamını yitirmesiyle sonuçlandı. Yetkililer, kadının yaşadığı sorunların çözümü için toplumun daha hassas davranması gerektiğinin altını çizmektedir.
Bu trajik olay, kadına yönelik şiddetin ne denli yaygın hale geldiğini gösteren bir başka acı örnek. Son yıllarda bu tür olayların sayısındaki artış, toplumun dikkatini çekerken aynı zamanda yetkilileri harekete geçmeye zorluyor. Türkiye'de kadına yönelik şiddetle mücadele için çeşitli yasalar ve önlemler alınsa da, hala yeterince etkili sonuçlar elde edilmiş değil. Kadınların, yaşadıkları şiddet dolayısıyla itiraf etme, yardım isteme veya yardım almak konusundaki cesaretleri, çoğunlukla toplumsal normlar ve aile dinamikleri nedeniyle engelleniyor.
Yerel dernekler, bu tarz trajedilerin tekrar yaşanmaması için çeşitli eğitim programları, destek hatları ve kriz merkezleri oluşturmaya çalışıyor. Ancak aldıkları bu önlemler, bireysel hikayelerin ve mücadelelerin yanında halen yetersiz kalmakta. Kadınların, toplumda daha geniş bir destek ve anlayış bulabilmesi için işbirliklerin artırılması gerektiği aşikar.
Bu tür olayların önüne geçebilmek adına aile dinamiklerinin sağlıklı bir şekilde kurulması ve erkeğin üstünlüğüne dayalı anlayışın yerleşmediği bir toplum oluşturmak oldukça önemli. "Sonum iyi olmayacak" uyarısının önemini belki de toplum olarak daha iyi idrak etmemiz gerekiyor. Güzel bir gelecek için bu tür olayların bir daha yaşanmaması adına toplumun her kesiminin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi elzemdir.
Sonuç olarak, bu trajik olay herkes için bir uyarı niteliğinde. Kadına yapılan şiddet sadece o kadını değil, bir aileyi ve toplumun tamamını yaralıyor. Bu konuda yapılan tüm çalışmaların, kadınların hayatlarını kurtaracak bilgilerle dolu bir bilgilendirme ve yardım ağı oluşturması gerekiyor. Herkesin duyarlılık göstermesi, şiddeti sonlandırma adına atılacak en önemli adımlardan biri olarak göz önünde bulundurulmalıdır. Kadınların seslerinin duyulması ve haklarının korunması adına bu trajedi, bir dönüm noktası olmalıdır.