İstanbul’un kalabalık sokaklarının bir köşesinde, bir adamın yaşam mücadelesi dikkatleri üzerine çekiyor. Geçirdiği kaza sonucunda bacağı sakat kalan ve işini kaybeden Mustafa Yıldız, günlerini bir parkta çadırda geçiriyor. 35 yaşındaki Yıldız, sıradan bir işçi olarak hayatına devam ederken yaşadığı talihsiz olayın ardından bu çetin yaşam koşullarıyla başa çıkmaya çalışıyor. Onun hikayesi, birçok insanın göz ardı ettiği bir dramı gözler önüne seriyor. Hayatının bir anda alt üst olduğu bu süreçte, hem fiziksel hem de ruhsal olarak mücadele veren Yıldız'ın yaşadığı zorluklar, toplumda farkındalık yaratılması gereken bir meseleyi gündeme getiriyor.
Mustafa Yıldız, 2022 yılının yaz ayında bir iş kazası geçirdi. İnşaat sektöründe çalışan Yıldız, tamir etmeye çalıştığı bir vinçte meydana gelen bir arıza sonucu düşerek bacağını ciddi şekilde yaraladı. Hastaneye kaldırıldıktan sonra yapılan tedaviler, bacağındaki sakatlığı iyileştiremedi. Doktorları durumu değerlendikten sonra, Yıldız'a artık eski gibi çalışamayacağını ve fiziksel gücü gerektiren işlerde yer alamayacağını söylediler. Olayın ardından günleri kapalı alanlarda, yalnızca fiziksel değil, ruhsal olarak da özlem duyduğu hayatında geçmedi. İşini kaybeden Yıldız, maddi sıkıntılarla da yüzleşmek zorunda kaldı. Bir süre ailesinin yanında kalan Yıldız, zamanla oradan da ayrılmak zorunda kalarak sokaklara düştü.
Artık yaşam alanı bir park olan Yıldız, çadırda yaşamak zorunda kaldı. Gözlemlediğimiz gibi, parklar ve toplu yaşam alanları, zaman zaman insanların barınma ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılasa da, huzurlu bir yaşam sunmaktan oldukça uzak. Her gün çeşitli zorluklarla karşılaşan Yıldız, yetersiz beslenme, hijyen koşulları, gece soğuk havalarda çadırda kalma gibi pek çok sıkıntı yaşıyor. Günlerinin büyük bir kısmını parkta geçiren Yıldız, zaman zaman durumunu iyileştirmek için sosyal yardımlaşma derneklerinden destek almaya çalışıyor. Ancak kaynakların sınırlı olması ve ihtiyaç sahiplerinin fazlalığı, Yıldız gibi pek çok bireyin yardım almakta zorlanmasına neden oluyor. Sadece barınma değil, aynı zamanda beslenme ve medikal yardımlarla ilgili de sıkıntılar yaşıyor.
Yıldız, yaşadığı bu zorlu süreçte başkalarına ilham veren bir mücadele sergiliyor. "Ben sadece kendim için değil, aynı durumda olan tüm insanlar için savaşmak istiyorum" diyor. Çevresindeki mülteci ve sokak hayvanlarına da yardım etmeye çalışıyor. Örneğin, parkta bulduğu yiyecekleri döngüsel bir şekilde paylaşarak, küçük bir topluluk havuzu oluşturuyor. Onun için park, sadece bir yaşam alanı değil, aynı zamanda bir özgürlük ve mücadele alanı haline geldi. Kendi başına ayakta kalma çabası, yalnızlığını ve çaresizliğini unutturuyor.
Mustafa Yıldız'ın hikayesi, yalnızca bir bireyin karşılaştığı güçlükleri değil, toplumun göz ardı ettiği bir gerçeği de gözler önüne seriyor. Engelli bireylerin toplumda nasıl dışlandıkları, yardım alanlarının yetersizliği ve yaşam standartlarının düşüklüğü, birçok kişi gibi Yıldız’ın da sesi olabilecek bir hikaye. Toplum olarak, bu hikayeleri duymak ve onları daha iyi anlayabilmek için çaba göstermeliyiz. Yaşanan her kazada, bir yaşamın nasıl değiştiğini görmek gerekirken, aynı zamanda toplumsal dayanışmanın önemini de unutmamalıyız. Yıldız’ın hikayesi, değişim ve farkındalık yaratmak adına cesur bir adımın nasıl atılabileceğine dair umut verici bir örnek oluşturuyor. Umut her zaman vardır, yeter ki ona ulaşmak için çabalayalım.
Sonuç olarak, Mustafa Yıldız’ın yaşadığı dram, sadece kendisini değil, aynı zamanda yaşadığı toplumun da dikkat etmesi gereken bir gerçeği su yüzüne çıkarıyor. Engelli bireylerin karşılaştığı zorlukları anlamak ve desteklemek, toplumsal bir sorumluluktur. Yıldız’ın durumu, insanlığın kıymetli bir parçası olan yardımlaşma ve empati olgusunu bir kez daha hatırlatıyor. Bu nedenle, toplumda farkındalık yaratmak ve dayanışma ruhunu geliştirmek adına hepimize düşen önemli görevler var. Unutmayalım ki, sadece maddi değil, manevi yardımlar da birçok insanın yaşamında büyük bir fark yaratabilir.